O kadar oldun mu sen? O kadar büyüdün mü küçük kız? Daha kaç gün önceydi, fırfırlı eteklerinle sek sek oynardın mahallede? Kırmızı rugan ayakkabıların daha yeni çatlamamış mıydı adım attığın yerlerinden? Ne zaman geçtin topuklulara, botlara, çizmelere de, ne zaman bırakıp geri dönüverdin yine o düz pabuçlara?
Çocuk olmayı çocuk yapmaya tercih edişinin üzerinden geçen yıllarda, bir çocuğu değil, hep çocukluğunu özleyişin, sadece iyi anıları tutup kalanını silen hafızandan mıdır, bencilliğinden mi? Şimdi "koca kadın" haline bakmadan giydiklerin, daha da önemlisi çıkarttıkların; yaptıkların, daha da önemlisi yapmadıkların; söylediklerin, daha da önemlisi söylemediklerin; sadece işine geleni öğrenip kalanını bir türlü kavrayamayan o övündüğün aklından mıdır, umursamazlığından mı?
Artık ikimiz de biliyoruz ki, o çiller, "büyüyünce geçer" diye beklediğin o çiller, o tombul beyaz kollar ve o her söylenene inanan çocuk kalbin hiç geçmeyecek. İkimiz de biliyoruz ki artık, ya seveceğiz, ya kabulleneceğiz, ya da ikisi birden..Ama bu "köprüden önceki son çıkış". O kırmızı fırfırlı etek için vakit zaten çook geçse de, yaramaz bir atkuyruğu için, plastik boncuklu rengarenk bir bilezik için, ağzının kenarından sarkan bir damla çikolatalı dondurmayı yalamak için biraz daha vakit kaldı..
Haydi bakalım, mumlarını üfle, dileğini tut, ben alkışlıyorum seni işte yaşadığın her gün yaptıkların ve en çok da yapmadıkların için "mutlu yıllar" diye bağırarak ve şaşırarak pastanın üzerindeki mumların çokluğuna..O kadar oldun mu sen? O kadar büyüdün mü küçük kız?